Kariyer Merkezi

“Kariyer merkezi” isimli ücretsiz e-kitabımıza ulaşmanıza bir adım kaldı.
Yeni eğitimlerim, konferanslarım, kitaplarım,makalelerim ve son okuduğum kitaplarda altını çizdiğim bölümlerden sizi de haberdar etmemi ister misiniz?
Lütfen, akinbasal.com “haftalık bilgi paylaşımı” bültenine abone olun.

Abone olmadan indirmek için tıklayınız
ipsa scientia potestas est.
(Bilgi tek başına bir güçtür.)
Hiç, bilenle bilmeyen bir olur mu?
(Kuran-ı Kerim Zümer süresi 9. Ayet)
Hayatta en hakiki mürşit ilimdir
(Mustafa Kemal Atatürk)
Dünyayı değiştirebilmek için kullanabileceğiniz en güçlü silah: eğitimdir (Nelson Mandela)

X-Bilinmeyen Söyleşisi

Akın Başal kimdir? X Bilinmeyen okurlarına biraz kendinizden bahseder misiniz?

Bursa’da doğdum. 34 yaşındayım. İzmir’de Turizm, İstanbul’da Latin dili ve edebiyatı okudum. Son on üç yıldır İstanbul’dayım. Önce turizm sonra bankacılık sektöründe çalıştım. Son dört senedir de Eğitim danışmanı olarak bir eğitim firmasında çalışıyor, iş hayatına yeni başlayan gençlere kişisel gelişim seminerleri veriyorum.

ak_n_ba_al.1.jpgNiçin bilimkurgu? Bilimkurguya yakınlığınızı nelere bağlıyorsunuz? 

Çocukluktan gelen bir bilim merakı var bende. Daha doğrusu uzaya, uzay gemilerine hep meraklıydım. Liseye kadar hep pilot olmak istedim. Sonra gözlerimdeki bozukluk nedeniyle, puanlarım da tutuyor olmasına rağmen askeri okula gidemedim. 

Evimize düzenli olarak alınan Bilim ve Teknik dergisinin de bunda payı büyüktü eminim. O yüzden ben bu soruya hep şu şekilde yanıt veriyorum. Bilimkurgu yazıyorum çünkü babam biz çocukken Bilim ve Teknik Dergisi alalım diye ekstra olarak para verirdi bize. 

Sonra bir gün TBD yarışması ilanını gördüm ve bilimkurgu bir öykü yazdım. İlk denememle o yıl ( 2002 ) üçüncülük kazanınca bilimkurgunun benim için çok uygun bir tür olacağını düşündüm. O günden beri de sadece bilimkurgu yazıyorum.

Ocak 2008’de Crea Yayıncılıktan çıkmış olan “Hata Kanunları” isimli kitabınızda bilimkurgu öykülerinizi yayınladınız. Aldığınız okur tepkileri nasıl?

Bilimkurgu edebiyatı bizim ülkemizde çok az üretilen ve buna orantılı olarak da çok az tüketilen bir tür. 

Teknolojik az gelişmişliğimizin ve gelişmekte olan bir ülke olmamızın bunda büyük etkisi var. Öyle ki bu türde eser verenler yıllarca öykülerinde yabancı yer ve kahraman isimleri kullanmışlar. Komedyenler bizim bir uzay gemimiz olamayacağına dair neredeyse aşağılayıcı espriler üretmişler ve üretiyorlar. Kendi adıma ben bu duruma çok içerlemiş olmalıyım ki ödül alan öykülerim başta olmak üzere öykülerimde yabancı isimler kullanmıyorum. Ülkemizin ve insanımızın da çok yakın zamanda bu konularda isminin duyulacağına inanıyorum.

Hata Kanunları için gelen birkaç okur tepkisi olumluydu ama henüz yeterince okuyucuya ulaşamadık, hem kitap çok yeni, hem dağıtım işi bu ülkede çok zor. Umarım önümüzdeki günlerde daha çok gence kitabım ulaşır. 

Kitabınızdaki 13 bilimkurgu öyküsünde yalnızlık, kıyamet ve kıyamet sonrası, uzay yolculuğu, dünya dışı varlık temaları birden çok öyküde yer alıyor. “Aliens” olarak adlandırılan dünya dışı varlıkların gerçekliğine inanıyor musunuz?

Kesinlikle inanıyorum. Hatta daha da ileri giderek olmamalarının bir mucize olacağını düşünüyorum. Evren o kadar büyük ki bizden başka akıllı yaratıkların, dünya gibi mavi gezegenlerin olmaması çok saçma olurdu.

Ancak hemen söyleyeyim; dünya dışı akıllı yaratıkların dünyamızı ziyaret ettiğine dair elimizde bir kanıt yok. Bir gün ziyaret edebilirler belki ama bugüne kadar böyle bir ziyaret gerçekleşmemiş görünüyor. Zaten ben uzaylılarla ilk temasımızın sinyallerle olacağını düşüyorum. Direk gemiyle gelmeleri bana çok anlamlı gelmiyor. Çünkü uzayda mesafeler akıl almaz derecede fazla. Yine de böylesine büyük bir evrende her şey mümkündür…

Hata Kanunları kitabınızın önsözünde eşinize, TBD (Türkiye Bilişim Derneği’ne bilimkurgu öykü yarışmalarından dolayı ve ayrıca arkadaşınız yazar Aşkın Güngör’e teşekkürleriniz yer alıyor. Kitabınızın editörlüğünü, bilimkurgu roman ve öyküleri de yazan sayın Aşkın Güngör yapmış. Örneğine az rastlamaya başladığımız güzel bir dayanışma gözüküyor.

TBD bence bu ülkeye ve bilimkurgu edebiyatına ölçülemez derecede büyük bir katkı yapıyor. Tek başlarına bu misyonu yüklendiler ve 8 yıldır her geçen gün çoğalan bir heves ve birikimle yarışmayı devam ettiriyorlar. Dereceye giren eserleri kitap haline getiriyorlar ve getirmeye de devam edeceklerini söylüyorlar. Ne kadar teşekkür etsek az.

Aşkın Güngör’le 2004 yılında TBD yarışması ödül töreninde tanıştık. O gün başlayan dostluğumuz bugün aynı yayınevinde kitaplarımızı yayınlamaya kadar uzandı. Hatta Aşkın’ın editörlük geçmişi ve yeteneği benim kitaplarımın editörlüğünü de Aşkın’ın yapması noktasına kadar getirdi bizi. Bilimkurgu gibi özel bir tür söz konusu olduğunda, editörün bilimkurguyu edebiyatını bilen ve hatta kalem oynatan biri olması bence çok büyük bir avantaj. Bizim dostluğumuz ve dayanışmamız eminim uzun yıllar devam edecek. Lütfen kendini beğenmişlik olarak algılamayın ama eminim 30 yıl sonra Türk bilimkurgu edebiyatı denince ikimizin de isminin anılacağına eminim. Çünkü biz bu türde eserler üretmeye hatta ileride ülke çapında yarışmalarla yeni yetenekleri keşfetmeye devam edeceğiz. Bu arada Crea yayınlarına da buradan kocaman bir teşekkür gönderelim. Çünkü bize inandılar ve bilimkurguya yatırım yaptılar.

Tabii ben öykü yazarken bana çay ve bisküvi getiren ve beni hep destekleyen eşimin de bilimkurgu edebiyatına katkısını göz ardı etmeyelim…

Öykülerinizin bazıları önemli ödüller de kazanmış durumda. Genel olarak öykü yazma sürecinizden biraz bahseder misiniz?

Genellikle bir gazete haberi ya da bir film sahnesi etkiliyor beni. Ya da bir belgesel seyrettikten sonra bir öykü konusu geliyor aklıma. Önce bir cümle ile başlıyor. Bu konuda bir öykü yazmalıyım diyorum. Sonra düşünce ağacımı ve kahramanları oluşturuyor, birkaç sayfalık notlar alıyorum. Sonrası ise teknik işler zaten.

Başına oturunca öykü kendiliğinden geliyor. Sonra öyküyü bitirip birkaç hafta bekliyorum. Demleniyor öykü. Sonra tekrar başına oturuyorum. Sonra yine demlendiriyorum. Sonra yine başına geçiyorum derken öykü artık benim müdahelemi kabul etmez hale geliyor ve dokunmamı istemiyor. Reddediyor beni. O gün öykü tamamdır diyorum.

Bütün bunları nereden öğrendin diyorsanız söyleyeyim; son on iki senedir bu ülkede çıkmış neredeyse bütün edebiyat dergilerini, bir kısmını abone olarak bazılarını kitapçılara gittiğimde alarak takip ettim ve etmeye de devam ediyorum. Genç ve yazmaya hevesli arkadaşların çok azında gördüğüm bir alışkanlık bu. Herkes yazmak istiyor ama kimse okumuyor.

Kitaplarım dışında bir kitaplık dolusu dergim var ama hala yeterince okumuyorum hissiyle rahatsız hissediyorum kendimi. Ben şu söze hep inandım; yazarlığın yüzde onu yetenekse yüzde doksanı çalışmak (okumak)’tır.

Beğendiğiniz veya etkilendiğiniz bilimkurgu ve bilimkurgu dışı yazarlar ve kitaplar var mı?

Hamdi Koç okuyorum. Adalet Ağaoğlu delisiyim. Can Yücel, Edip Cansever’e bayılırım. Erdal Öz’ün ayrı bir yeri vardır bende. Asimov öykülerini severim. Carl Sagan da sevdiğim yazarlardan. Ama itiraf edeyim ben çok bilimkurgu okumadım ve okumuyorum. Ama seyretmediğim tek bir bilimkurgu filmi bile yok diyebilirim. Birçoğunu defalarca seyrettim. Ben bilimkurgu filmlerinden çok besleniyorum ve hep söylüyorum; bir bilimkurgu öykü ya da roman film yapılmayacaksa yazık oluyor diye. Çünkü bilimkurgu edebiyatı özünde tamamen hayal gücüyle oluşuyor ve film haline geldiğinde misyonunu tamamlamış oluyor. En büyük hayalim özellikle ödül almış öykülerimden birinin ya da birkaçının günün birinde film olarak çekilmesi.

Ne tür müzik dinlersiniz?

Tango müziğini dinlemeyi daha çok tercih ederim.

Türkiye’nin ve dünyanın yakın veya uzak geleceğini nasıl öngörüyorsunuz? Örneğin gençlerden ümitli misiniz?

Öykülerimin de genellikle teması genetik teknoloji üzerine kurulu. Ben eğer gerekli önlemleri almazsak yakın zamanda genetik teknolojisinin olası kötü sonuçlarıyla karşılaşacağız diye düşünüyorum. Genetik olarak güçlendirilmiş insan-askerler ya da hayvan askerler ya da biyolojik silahlar dünyanın güç dengelerini çok kötü etkileyebilir. İşin en kötü yanı bu teknolojinin şu an tamamen kuralsız ve kanunsuz ilerliyor olması. Benim önerim şu; bütün ülkelerin temsilcilerinin olacağı güçlü bir “Birleşmiş Milletler Etik Parlamentosu” kurulmalı ve özellikle gen teknolojisi ile ilgili kararlar dünya çapında alınmalı. Örneğin insanları yüz yaşına kadar yaşatmak ilk başta çok sempatik görünüyor ama eğer sosyal sigortalar sisteminizi önceden buna göre ayarlamazsanız bunun kötü sonuçlarına da katlanmak zorunda kalırsınız. Düşünsenize milyonlarca çok yaşlı ve bakıma muhtaç insana nasıl bakacaksınız? Onlara emekli maaşı ödemeye nasıl devam edeceksiniz?

Gençlerden tabiî ki ümitliyim çünkü ben de gencim. Gençlerin eğer olumlu yollara kanalize edilirse müthiş bir enerjileri ve yaratıcılıkları vardır. Yeter ki imkânlar verilsin. Siz gençlere nasıl bir dünya kurarsanız onun sonuçlarını yaşarsınız. O yüzden bence bu soru şöyle sorulmalı; yetişkinlerin gençlere yaklaşımından umutlu musunuz? O zaman da ben şöyle yanıt veririm; yeterince iyi değil. Keşke daha çok imkan verilse ve ilgi gösterilip teşvik edilseler.

Bildiğim kadarıyla bilimkurgu öykülerinizden başka öykü ve şiirleriniz de var. Sırada başka kitap veya projeler var mı?

Eskiden şiir yazmayı denerdim hâlâ da arada sırada denerim ama farkındaysanız denerdim diyorum, benimkiler öylesine denemeler. Ben öykü ve roman türünde devam edeceğim. Evet, bir roman çalışmam var, bilimkurgu değil, uzun yıllardır üzerinde çalıştığım biraz duygusal, biraz trajik bir konusu var. Önümüzdeki günlerde yayımlayacağız.Bu arada “Devletin Çocukları” isimli bir bilimkurgu romana başladım. 2009 da onu bitirmeyi hedefliyorum.

“X-Bilinmeyen.net” sitesi ve okurları adına, bu güzel sanal röportajımızı kabul ettiğiniz için teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim.

X-BİLİNMEYEN, Eylül 2008